Rota Oluşturuluyor: Vizesiz Bayram Tatili Destinasyonları
Bayram tatilinin yaklaştığı şu günlerde yeni maceralar yaşamak için rotamızı vizesiz ülkelere çeviriyoruz ve farklı tatil destinasyonlarını mercek altına alıyoruz.
Tüm BMW
Modelleri
Tüm MINI
Modelleri
Tüm JAGUAR
Modelleri
Tüm LAND ROVER
Modelleri
Tüm BMW MOTORRAD
Modelleri
Bayram tatilinin yaklaştığı şu günlerde yeni maceralar yaşamak için rotamızı vizesiz ülkelere çeviriyoruz ve farklı tatil destinasyonlarını mercek altına alıyoruz.
Baharın habercisi cemrelerin düşmesiyle birlikte güneşli günlere ''Merhaba'' diyoruz. Doğanın her zerresinin hayat bulduğu, ağaçların çiçek açtığı, kuş cıvıltılarının yükseldiği ve bayram tatilinin yaklaştığı şu günlerde, yeni maceralar yaşamak için rotamızı vizesiz ülkelere çeviriyoruz. Bunaltıcı sıcaklar başlamadan ve ''Acaba başıma güneş geçer mi?'' korkusu yaşamadan önce, bayram tatilini yurt dışında geçirmek için hem tarihi hem kültürü hem de doğasıyla içimizi ısıtacak farklı tatil destinasyonlarını mercek altına alıyoruz.
Tiflis, Gürcistan
Bayram tatili gezisine ilk olarak komşumuz Gürcistan'ın başkenti Tiflis ile başlıyoruz. Daha önce hiçbir yerde görmediğiniz kadar büyük bir kültürel zenginliğe sahip olan Tiflis, onlarca yıldır içinde cevher saklamış ve kalabalıktan kendini izole etmeyi başarmış. Persler, Selçuklular, Bizans, Osmanlı ve Ruslar'dan izler taşıyan bu şehir, muhteşem şarkıları, harika yemekleri ve zengin kültürü ile gezginleri kendine hayran bırakıyor. 4. yüzyıldan günümüze kadar uzanan köklü geçmişiyle Narikala Hisarı, tarih severleri büyüleyici manzarasıyla mest ediyor. Şifa kaynağı olarak görülen meşhur Sülfür Hamamları ve tüm dertlerinizi unutacağınız Özgürlük Meydanı, şehrin nabzının attığı özel rotalardan yalnızca birkaçı. Yaz aylarında hava sıcaklığı 40 derecelere çıktığı için, Tiflis'i gezmek için en ideal zaman Nisan-Haziran ayları olarak biliniyor.
Not: Türk vatandaşlarının kimlikle seyahat edebildiği bu güzel ülkede, 1 yıl için vizesiz giriş imkanı sunuluyor.
Kotor ve Budva, Karadağ
Orta Çağ'dan izler taşıyan Karadağ, hemen hemen her sokağın sonunda karşınıza çıkan plajları, damakta iz bırakan yemekleri ve keyifli yaşantısıyla bayram tatili rotanıza eklemeniz gereken yerler arasında. Tarihin tozlu sayfalarına doğru bir yolculuk yapmak istiyorsanız, ilk gitmeniz gereken yer elbette Kotor. Surların arasında saklı kalan bu şehir, eski ve yeni yapılarıyla ikiye ayrılıyor. Kotor'u diğer yerlerden ayıran en önemli özellik ise 9. yüzyıldan miras kalan meydan, kule, kilise ve eski evlerden oluşan tarihi yapılar. Günümüze kadar özenle korunan bu yapılar, denizin güzelliği ve dik yamaçlı dağ yollarıyla birleşince zamanı durdurmak isteyeceğiniz bir şehir haline geliyor. Kotor gezisinden sonra kulaklarınızda ''polako'' kelimesinin sık sık çınlaması ise oldukça muhtemel. ''Acelesi yok, yavaş yavaş'' anlamına gelen bu kelime, her anlamda Kotor'daki hayatı özetliyor.
Tatilinizi deniz, güneş, kum üçlemesiyle tamamlamak istiyorsanız sıradaki durak; Budva. Sveti Stefan Adası'na ev sahipliği yapan ve ülkenin en güzel plajlarına sahip olan Budva, masmavi suların tadını çıkarabileceğiniz Adriyatik Denizi ile unutulmaz bir deneyim yaşatmayı vadediyor. Son yıllarda kalabalık tatilcilerin akınına uğramış olsa da doğal güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemiş diyebiliriz. Budva; doğası, plajları ve manzarası ile, Lord Byron'ın “Dünya oluşurken dağ ve denizin en güzel bir araya gelişi Karadağ’ın kıyılarında olmuş.” sözünü canlı canlı yaşamanıza imkan veriyor.
Not: Karadağ, şimdilik 90 gün boyunca vizesiz seyahat imkanı sunuyor. Şimdilik diyoruz, çünkü birkaç yıl içinde vize zorunluluğu getirilmesi çok muhtemel. ''Keşke zamanında gitseydim.'' dememek için Karadağ'ı bayram rotanıza dahil etmenizi şiddetle öneriyoruz.
Üsküp, Makedonya
Bu kez rotamızı Balkanların incisi olan Üsküp'e çeviriyoruz. Özellikle kısa süreli kaçamak yapmayı düşünüyorsanız hem yakınlığı hem mimarisi hem de tarihi geçmişiyle Üsküp tam size göre. Yüzünden gülümseme eksik olmayan yerlilerle sohbet ederken hiç yabancılık çekmeyeceğiniz Makedonya Meydanı’nda sizi Büyük İskender heykeli karşılıyor. Meydanda bulunan Porta Macedonia yani Makedonya Takı ise, bu şehrin zaferini en iyi şekilde yansıtıyor. Osmanlı zamanında dillere destan olan ''Vardar Ovası'' türküsüne ilham olmuş Vardar Nehri, Taş Köprü, Arkeoloji Müzesi ve Davut Paşa Çarşısı hem sanatseverlerin hem de tarihçilerin ruhunu doyuruyor. Rahibe Teresa Evi, Museum of the Macedonian Struggle, St. Saviour Kilisesi, Kurşunlu Han ve Üsküp Kalesi ise görmeniz gereken güzellikler arasında yer alıyor. Kısa süreli geziler için cennet bahçesi olan Üsküp'ten göl manzarasının keyfini çıkarmak için Ohrid’e geçiş yapabilirsiniz.
Not: Makedonya'nın 90 günlük vizesiz seyahat imkanı sunduğunu unutmayın.
Beyrut, Lübnan
Orta Doğu ve Akdeniz'i harmanlayan kimliğiyle Beyrut, görenleri büyüleyen ve farklı etnik kökenleri içinde barındıran çok kültürlü bir metropol görevi görüyor. Şehirde bulunan ana liman sayesinde dünyanın en önemli ticaret merkezlerinden biri olarak kabul edilen Beyrut, aynı zamanda tarihi eserleri ile de ön plana çıkıyor. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra toplanan eserlerin bir araya getirilmesiyle kurulan Beyrut Ulusal Müzesi, dünya tarihine farklı bir gözle bakmanızı sağlıyor. Lübnan'ın koruyucusu olarak görülen Meryem Ana Heykeli, Harissa Tepesi'nde Beyrut manzarasını gözler önüne seriyor. Doğa yürüyüşü yapanların vazgeçemediği Horsh ve Orta Doğu lezzetlerini bir arada sunan Hamra ise Beyrut gezisinden dönmeden önce gitmeniz gereken yerler arasında.
Not: Lübnan, 90 günü aşmamak kaydıyla vizesiz bir şekilde tatil yapma imkanı veriyor.
Tokyo, Osaka, Kyoto, Japonya
Uzak Doğu'ya ilk kez gidenlerin heyecandan tüm gün gülümsediği Tokyo şehrine doğru yola çıkıyoruz. Gündüzü ayrı, gecesi ayrı bir keyif olan bu şehir, ''Bu ışıltılı hayatı ben seçmedim.'' sözünü tam anlamıyla özetliyor. Kat kat atari salonları, güler yüzlü insanları, Manga kültürü, absürt konseptli kafeleri, elektronik mağazaları, gastronomi dünyasına yeni bir boyut kazandıran yemekleri, kocaman ışıklı tabelaları ve enerjisi ile kendinizi capcanlı hissetmenizi sağlıyor. Japonya'nın yaşam tarzına farklı bir bakış kazandıran Meiji Tapınağı, atmosferi ile içinizi ısıtan Kedi Sokağı, filmlere konu olan ve izleyenlerin içinde derin bir yara bırakan Hachiko Anıt Heykeli, Tokyo'nun baş döndürücü kalabalığından uzaklaşmanızı sağlayan Shinjuku Gyoen Ulusal Parkı rotanıza ekleyebileceğiniz duraklardan yalnızca birkaçı.
Tokyo'nun altını üstüne getirdikten sonra Japonya macerasını uzatmak için Shinkansen trenine binerek Osaka'ya doğru yolculuğa çıkabilirsiniz. Japonya'nın finans merkezi olarak bilinen Osaka, aslında kültürel bir cevheri içinde barındırıyor. Modern yaşamın nabzını tutan bu şehirde Shitenno-ji Tapınağının huzur verici atmosferi ve Osaka Kalesi'nin görkemi görenleri cezbediyor. K-Pop kültürünün kalbi olarak kabul edilen Osaka'da ramen, noodle, sushi gibi geleneksel lezzetleri sunan mekanların yanı sıra çay kültürünün de ne kadar geliştiğini görebilirsiniz.
Japonya'nın daha geleneksel yüzünü görmek istiyorsanız rotanıza mutlaka Kyoto'yu da ekleyin. Inari Dağı'nın eteğinde konumlanmış ve pirinç tanrısına adanmış Fushimi Inari Tapınağı, hem mimarisi hem de tilki heykelleriyle bu bölgenin en meşhur tapınakları arasında gösteriliyor. Teriyu-ji Tapınağı ve geniş bir alana konumlanan bahçeleri ise hem doğa gezisi yapmak hem de Japon kültürünü daha yakından tanımak için muhteşem bir yer. Tam bir doğa harikası olan Arashiyama Bambu Ormanı, mistik atmosferi ile içeri girdiğiniz ilk anda insanı büyülüyor. 500 metrelik uzun bir yürüme parkuruna sahip olan bu ormanda, gökyüzüne yükselen bambu ağaçlarını izleyebilir, rüzgarın esintisiyle ağaçların söylediği eşsiz şarkıları duyabilir ve kendinizi doğaüstü bir dünyanın içinde bulabilirsiniz.
Not: Japonya seyahatinizi 90 gün boyunca vizesiz bir şekilde gerçekleştirebilirsiniz.
Mauritius
Palmiyeler, masmavi sular, hindistan cevizi ağaçları, şeker kamışı tarlaları ve muhteşem doğa manzarası... Düşününce bile heyecandan midenizde kelebekler uçuşmaya başladıysa sizi dünyanın en güzel balayı adalarından biri olarak kabul edilen Mauritius'a doğru yolculuğa çıkarıyoruz. Adaya adım atar atmaz Hindistan'a geldiğinizi, yerli dansları izlediğinizde Afrika'nın ortasına düştüğünüzü, şık restoranların yemeklerini denediğinizde Fransa'da olduğunuzu hayal edebileceğiniz Mauritius, kültürel çeşitliliği ile unutulmaz bir deneyim yaşatıyor. Daha önce hiç görmediğiniz sahillere ev sahipliği yapan bu adada yapılacaklar listesi de bir hayli uzun. Doğa yürüyüşlerine meraklı olanlar için Yedi Şelale, su altı dünyasının kapılarını aralamak isteyenler için Mauritius Akvaryumu, yerel halkın inancını yakından tanımak isteyenler için Grand Bassin Gölü ve doğanın sunduğu harikaları fotoğraflamak isteyenler için Sir Seewoosagur Ramgoolam Botanik Bahçesi, mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerler arasında bulunuyor. Eğer birazcık şanslıysanız 60 yılda bir çiçek açan ve hemen ardından ölen Tallipot Palmiyesi'ni görme imkanını da yakalayabilirsiniz.
Not: Mauritius’un 30 güne kadar vizesiz seyahat imkanı sunduğunu hatırlatalım.