Güneşli Günlere Yolculuk: Türkiye’nin En İyi Plajları

Yaz aylarının gelmesiyle birlikte deniz, kum ve güneş üçlüsünden oluşan tatil planları yapılmaya başlandı bile. Upuzun bir sahil şeridine sahip olan Türkiye, tam da bu özelliği ile tatilciler için adeta bir cennet. Hava sıcaklıklarının artmasıyla birlikte ''Bu yıl kendimizi hangi denizin serin sularına bıraksak, güneşin tadını tam olarak nerede çıkarsak?'' sorularını sık sık duymaya başlıyoruz. Böyle zamanlarda iş ortamından bir an önce uzaklaşmak, mavi bayraklı tertemiz plajları keşfetmek ve berrak serin sularda yüzmek daha cazibeli bir hale geliyor. Güzel haber şu ki; bu kez rotamızı güneşe çeviriyor, keyifli ve huzurlu bir tatil için Türkiye'nin en iyi plajlarını keşfe çıkıyoruz.

KAŞ

Credit: unsplash.com – @sebulllba

Kaputaş Plajı

Mükemmel bir tatil için rotamızı Türkiye'nin Güney sahillerine, Akdeniz'in berrak suları ve altın kumsallarıyla çevrilen, adeta doğal bir cennet olarak nitelendirilen Kaputaş Plajı'na çeviriyoruz. Turkuaz rengi suyu ile izlemeye doyamayacağınız bu plaj, mavi bayrak unvanı ile kısa bir mola vermek isteyenler için harika bir durak. Kaş'ın gizli kalmış noktalarından biri olan Kaputaş Plajı, Akdeniz'in ılık sularından farklı olarak daha serin ve akıntılı bir yapıya sahip. Bu yüzden profesyonel bir yüzücü değilseniz çok açılmamanız konusunda sizleri uyarıyoruz. Öte yandan ulaşımı zor olsa da denize girdiğiniz ilk andan itibaren tüm yorgunluğunuzu unutacağınızdan oldukça eminiz.

Limanağzı

Denizle iç içe, huzurlu bir tatil yapmak isteyenlerin tercihi olan Limanağzı, aslında Kaş'tan baktığınızda rahatlıkla görebileceğiniz bir koy. Güneşin en uzun süre kaldığı koy olarak da bilinen Limanağzı'na ulaşım yalnızca merkezden yarım saat aralıklarla kalkan ufak tekneler ile sağlanıyor. Koyun içinde hem konaklama, hem de yemek hizmeti veren tesisler bulunduğu için gelirken yanınızda çok fazla eşya getirmenize gerek yok. Gündüz saatlerinde tekneler sık sık uğradığı için kalabalık olsa da günün kalabalığı çekildikten sonra tüm koy yalnızca size kalıyor. Koyda bulunan otel ve bungalovlar, özellikle akşam saatlerinde dalgaların sesini dinlemek ve yıldızları izlemek isteyenlere ev sahipliği yapıyor. Üstelik trekking yapmak isteyenler için koyda Likya Yolu'na kadar uzanan bir patika yol bulunuyor.

FETHİYE

Credit: unsplash.com – @yasinhosgor

Ölüdeniz

2006 yılında dünyanın en güzel kumsalı seçilen Ölüdeniz, hem yerli hem de yabancı turistlerin en çok tercih ettiği plajlar arasında yer alıyor. Adından anlaşılacağı üzere uzaktan bakıldığında sakin ve sığ bir gölü andıran Ölüdeniz'de su seviyesi yükselip alçaldığı için denizi her zaman tertemiz kalıyor. Herkes tarafından bilindiği için her zaman kalabalık olan ancak kimsenin bir türlü vazgeçemediği Mavi Bayraklı Ölüdeniz plajı; deniz, kum ve güneş üçlüsünü en kaliteli şekilde yaşamanızı sağlıyor. Üstelik bu plaj, macera tutkunları için birçok aktiviteyi de içinde barındırıyor. İster Ölüdeniz'in sularında serinleyin, ister gün batımı manzarasının tadını çıkarın her zaman Babadağ'dan atlayan yamaç paraşütçüleri ile karşılaşmanız mümkün. Likya Yolu'nda uzun bir yürüyüş yapmak, safari turu ile doğanın zorlu yollarında unutulmaz maceralar yaşamak ve yakınlardaki koyları keşfetmek için tekne turuna çıkmak da yapabileceğiniz aktiviteler arasında. Üstelik Ölüdeniz, su seviyesinde yaşanan değişimler sayesinde sörfçüler için de unutulmaz anlar yaşatıyor.

Kabak Koyu

Ege'nin serin suları yerine daha ılık denizleri tercih edenler için mükemmel bir önerimiz var: Kabak Koyu. Fethiye'de olmasına rağmen suyun muhteşem bir sıcaklıkta olduğu Kabak Koyu, aynı zamanda temizliği ile de ön plana çıkıyor. Kaya balıklarıyla birlikte yüzebileceğiniz bu koy, bir yamacın üzerinde olduğu için ulaşımı oldukça zor, bizden söylemesi. ''Ee her güzelin bir kusuru vardır.'' diyerek yine de Kabak Koyu'na gitmeye karar verdiyseniz karşınıza iki seçenek çıkıyor. Bunlardan ilki, elbette Ölüdeniz'den kalkan tekne turları eşliğinde koya deniz yoluyla giriş yapmak. Ancak turlar belli saat aralıklarıyla hareket ettiği için bu koyda yalnızca 1-2 saat kalabileceğinizi unutmayın. Öte yandan kendi aracınızla gitmeye karar verdiyseniz öncesinden Faralya Köyü'nün yollarından geçmeniz gerekiyor ve ardından patika bir yol karşınıza çıkıyor. Bu noktadan sonra aracınızı park etmeniz ve yola köyden yarım saatte bir kalkan dolmuşlarla devam etmeniz gerekiyor. Dilerseniz patika yollarını yaya olarak da geçebilirsiniz ancak yolun çocuklar için çok tehlikeli olduğunu ve ufak tefek kazalara yol açabileceğini hatırlatalım. Tüm bu zorlu yolları geçtikten sonra etrafı yemyeşil ağaçlarla çevrili, tertemiz ve sıcacık suları, sakinliği ve kuş cıvıltıları ile sizi Kabak Koyu karşılıyor. Ancak plajda tesis bulunmadığı için ihtiyaç duyduğunuz her şeyi yanınıza almanızda fayda var.

Akvaryum Koyu

Credit: unsplash.com – @sevaltorun

Kendinizi bir akvaryumun içinde yüzerken hayal edebiliyor musunuz? Cevap evet ise sizi böyle alalım. Teknelerin sanki havada duruyormuş gibi gözüktüğü, adeta görsel bir illüzyon yaşatan Akvaryum Koyu'nun masmavi sularında yüzmek belki de şimdiye kadar yaşadığınız tüm dertleri unutturacak güzellikte. 12 Adalar Turu'nun en popüler koylarından biri olan Akvaryum Koyu'nun adını duymayan yoktur elbette. Ancak Fethiye haricinde Bodrum, Datça, Bozcaada ve Dikili'de de Akvaryum Koyu isimli yerler olduğunun altını çizelim. Fethiye'nin Göcek beldesinde bulunan bu koya araçla ulaşım yok, bu yüzden mutlaka tekne turlarına katılmanız gerekiyor. Koya girdiğiniz ilk anda çam ağaçlarının taze kokusu, güneşin sularda bıraktığı yansıma ve yüzerken size eşlik edecek rengarenk balıklar sizi karşılıyor. Cam gibi suyu ve balıklarıyla Akvaryum Koyu, görenleri kendine hayran bırakıyor. Üstelik bu koyda çeşitli deniz sporları da yapılıyor. Denizin altını doyasıya keşfetmek isteyenler, yanınıza deniz gözlüğü ve şnorkel almayı unutmayın.

BODRUM

Credit: unsplash.com – @kaankosemen

Karaada Koyu

Bodrum, tatilcilerin en sevdiği yerler arasında bulunsa da, bu kez adını çok sık duyurmayan ve doğal güzelliklerini koruyan Karaada Koyu'na doğru yola çıkıyoruz. Bodrum Körfezi'nin içinde yer alan bu ada, aslında yat ve teknelerin uğrak yerleri arasında. Ancak teknesiz ulaşım mümkün olmadığı için sakinliği ile ziyaretçilerine huzurlu bir gün geçirmeyi vadediyor. Adı kara olsa da, tepeleri çam ormanlarıyla kaplanan bu ada mavi ve yeşilin en güzel tonlarına tanıklık etmenizi sağlıyor. Teknelerin demir attığı bölgede küçük bir mağara bulunuyor ve mağaranın içinde hem şifalı olduğu düşünülen çamur banyosu hem de sıcak su kaynağı yer alıyor. Bu yüzden adaya gidenler önce kendini çamura bulayıp hatıra fotoğrafı çekiliyor, termal sularda rahatlıyor ve daha sonra adanın serin sularına kendilerini bırakıyor. Bir zamanlar Akdeniz foklarının yaşadığı rivayet edilen Karaada'nın, Rodos Şövalyeleri tarafından alındığına dair oldukça özel bir hikayesi de bulunuyor.

ÇEŞME

Credit: unsplash.com – @kadircelep

Delikli Koy

Yaz geldiğinde hasır şapkaları ve güneş gözlüklerini takıp Alaçatı'nın renkli sokaklarında dolaşmaya bayılıyoruz. Ancak son yıllarda Çeşme'nin çok kalabalık olduğu da yadsınamaz bir gerçek. Tam da bu yüzden, Çeşme kalabalığından uzaklaşıp gün batımını izlemek ve tertemiz denizin tadını çıkartmak için arabaya atlıyor ve Delikli Koy'a doğru yola çıkıyoruz. Aslında koyun ismi, denizin ortasında bulunan büyük bir kayadan geliyor. Yıllar önce bir bütün olan bu kaya, dalgaların etkisiyle zamanla aşınmaya başlıyor ve ortasında büyük bir delik açılıyor. Bu da koyun ''Delikli Koy'' olarak anılmasını sağlıyor. Çok fazla kişi tarafından bilinmediği için sakinliğini koruyan bu koyda, deniz seviyesi bir anda artmaya başladığından özellikle çocuklu ailelerin çok dikkat etmesi gerekiyor. Denizin dibi tamamen çakıl taşından oluştuğu için, yanınızda mutlaka deniz ayakkabısı getirmenizi öneriyoruz. Aynı şekilde ihtiyaç duyduğunuz yiyecek içecekleri ve tüm malzemeleri yanınızda götürmeniz gerekiyor, çünkü koyda herhangi bir özel işletme bulunmuyor. Yani, tam anlamıyla saklı kalmış bir hazineyle baş başa olduğunuzu söyleyebiliriz.

DATÇA

Credit: unsplash.com – @kotelnikov

Gerence Koyu

Gerence Koyu, son yıllarda hızla yükselen tatil yerleri arasında gösteriliyor. Ancak herkes tarafından bilinmediği için hala sessizliğini koruyor diyebiliriz. Özellikle deniz manzarası eşliğinde kamp yapmak isteyenlerin tercih ettiği bu koy, tertemiz suyu ve etrafı saran yemyeşil ağaçlarıyla fotoğraflara konu olacak güzellikte. Koya ulaşım araçla sağlanabiliyor ancak yolların biraz engebeli olduğunu unutmayın. Ayrıca tekne turlarıyla günlük olarak ziyaret gerçekleştiriliyor. Kamp için özel bir tesis bulunmadığından, Gerence Koyu'nda kamp yapmak isteyenlerin tüm malzemeleri yanında getirmesi ve uygun bir yer bulması gerekiyor. Öğle saatlerinde kalabalıklaşmaya başladığı için mümkünse sabahın erken saatlerinde giderek bu koyun keyfini doyasıya çıkarabilirsiniz.

Palamutbükü

Şehrin gürültüsünden kaçmak ve huzuru bulmak isteyenlerin tercih ettiği Palamutbükü, beyaz kumlu plajı, sakin atmosferi ve turkuaz renkli denizi ile tüm stresinizi atabileceğiniz bir kaçış noktası olarak biliniyor. Datça'nın en temiz suyuna sahip olan bu plaj, mavi ve yeşilin bir arada sunulduğu en eşsiz manzaralardan birine ev sahipliği yapıyor. Plaja ulaşım biraz zorlu olsa da cam gibi berrak suyu tüm yorgunluğunuza değecek bir güzelliği içinde barındırıyor. Upuzun bir sahil şeridine sahip olan plajda lokantalar, çay bahçeleri ve cafeler de mevcut. Bu yönüyle yeme içme ihtiyacını kolayca halledebilirsiniz. Palamutbükü plajında bir gün geçirdikten sonra, kalbiniz Ege'de kalacak.